gezi yazısı yazmak için çok mu geç kaldık?

Önce arkalardaydım. Herkes somurtuyordu. "Şöyle yapmak lazımdı, böyle yapmak lazımdı, ama yapmıyolar... Aman şu bayraklılar da gelmiş.. milliyetçiler de gelmiş.. aman fenerliler de gelmiş" diyip duruyor, saat gecenin 3ünde bile katılımı hiç azalmamış eylemin neden başarılı olamayacağına yönelik beyin jimnastiği yapıyorlardı. İçkimi bitirip bibere de iyice alışınca önlere doğru gittim. 

Evli misiniz, nesiniz diye diye evimde yaşamımı bana bela eden komşularımla, içkiye sürekli zam yaparak beni zorunlu yeşilaycılığa iten devletle ve neşemden utanmayıp onu sokağa da taşırdığım için neşemi nezarete gizleyen polisle zaten akepenin çok çok öncesinden kavgalıydım. Komşumu temsil eden iktidarı temsil eden polisin karşısında, hem de iyi kötü eşit güçte duruyordum. Düşmanımın düşmanı dostumdur fikrine gelmedim. Zaten karşı olduğum bireyler değil fikirler. Karşısında durduğum şey ise polis. Kişi değil üniforma. Emredilene uyman, uymaman halinde de sana şiddet uygulayarak uyana kadar kapatılman fikri. Üstelik de önlerde bayrak falan sallayan da yok, çünkü herkesin 2 eline de mutlaka ihtiyacı var.

Her anı dolu doluydu. Sonunu, ideolojisini düşünmeden, üzerinee üniforma giydirilip üzerime gönderilen herşeye kendi başıma karşı durdum, sağım solum da benzer sebeplerle duranlarla doluydu. Ön taraflar neşeliydi.

Ölenler oldu. Ölenler oldu diye neşemi inkar edecek değilim. Ölümü övecek hiç değilim. Ölmeye gitmedim. Gitmem de, kimse de gitmesin kaçana korkak demem. Korkana da korkak demem. İlk biberde geri kaçanlara "korkaklar" demedik; "sakin kaçın" dedik. Sonra onlar arkamızdan bakarken öne ilerledik. Çünkü ön taraflar neşeliydi. Zaten koşamayacak durumda olanlar, astım hastası olanlar bir zahmet arkalarda dursunlar. Evet "astımıma rağmen/bu yaşıma rağmen biber gazı/cop yedim.." gazetelerde güzel ajitasyon oluyor ama "destan" onların işi, bizim değil. Kahramanlara gerek yok. Ölmeye, boğulmaya, dayak yemeye gelmedik.  Yaşamaya geldik. Oksijen yerine biberi ciğerime her doldurduğumda dolu dolu yaşadığımı hissettim.

Ha sonrasında şu oldu, bu oldu, olay o kadar büyüdü ki herkes sahiplenmek istedi. "bunlar bizim çocuklarımız" dediler. Ben kimsenin çocuğu olarak orada değildim. Onun askerleri, bunun çocukları, şunun torunları vardı... olsun zaten. Ben hiçbirini görmedim. Benim gördüklerim yüzleri maskeli, deniz gözlüklüydüler. Her kimin çocuğuysalar, anaları bile görse tanıyamazdı. (maskesini evden çıkarken anası takmışsa o başka)

Sonrasında şu olmuş bu olmuş, onlar yine yapacaklarını yapacaklarmış, parkı yine bi punduna getirip yıkarlarmış, zaten medyaya satılmış, yansımıyormuş. Uzun zamandır televizyona bakmadan pek çok şeyin farkındayız. Çok çok uzun zaman bu ülke kapalı youtube izledi. Biz orda birşey yaşadık, gazeteden okumadık, onu unutmayız. Ve de çok zevkliydi, ilk fırsatta yine gelicez!!!

Comments